İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | alive with s. | dolu | ||
The place was alive with creative young people. Mekan, yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu. More Sentences |
||||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | alive with f. | ile dolu olmak |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | be alive with f. | çok miktarda bulunmak |
Genel | be alive with f. | kaynamak |
Genel | be alive with f. | dolu olmak |
Idioms | ||
Deyim | be alive with something f. | -ile dolu olmak |
Deyim | be alive with something f. | (bir yer) (insan vb.) kaynamak |
Deyim | be alive with (people or things) f. | -ile dolu olmak |
Deyim | be alive with (people or things) f. | (bir yer) (insan vb.) kaynamak |
Deyim | alive with (people or things) s. | (insanlarla/bir şeylerle) dolu |
Deyim | alive with (people or things) s. | (insanlarla/bir şeylerle) kaplı |
Deyim | alive with (people or things) s. | (insan/bir şey) kaynıyor |
Deyim | alive with (people or things) s. | (insanlarla/bir şeylerle) dolu |
Deyim | alive with (people or things) s. | (insanlarla/bir şeylerle) kaplı |
Deyim | alive with (people or things) s. | (insan/bir şey) kaynıyor |